“İnsanlar”da uzaylıların gözünden biz ölümlelere eleştirel bir bakış getirdi. Şimdi de “Hayat İmkânsız” derken aslında hiçbir şeyin ‘imkânsız’ olmadığı anlatıyor. Bu seferki kahramanı oğlunun büyüdüğünü göremeden bir trafik kazasında kaybeden, günlerini eşiyle monoton bir düzen içinde geçirdikten sonra onun da ölmesiyle bu dünyadan gitmek için gün sayan emekli matematik öğretmeni Grace.
Evden bile çıkmayan Grace’in hayatı çok eskiden bir gece dostluk gösterip yaşamını değiştirmesi için yüreklendirdiği arkadaşı Christina’nin İbiza’daki evini ona bırakmasıyla değişiyor. Bir cesaret bavulunu toplayıp İbiza’ya giden Grace burada deneyimlediği paranormal olaylarla evrene farklı bakmayı öğreniyor. 72 yaşındaki Grace kendini İbiza’nın doğasının ve hayvanlarının koruyucusu olarak buluyor. Anlatırken tek kelimesine bile inanmadığı olağanüstü güçlere sahip olup mucizelere imza atıyor. İşin tuhafı okurken her detaya inanıyorsunuz.
Matt Haig klasik tarzıyla ‘yaşadığımız evren bu kadarla sınırlı değil’ deyip okuru açık görüşlü olmaya davet ederken ve bunu da aksini iddia edemeyeceğimiz pek çok dellile desteklerken işin ruhani tarafına odaklanıp koşullar ne kadar zor görünse de umut hep vardır mesajının altını kalın kalın çiziyor. Herkesin ufacık bir cesaretle sıkışıp kaldığını düşündüğü kapanlardan kurtulabileceğini ve her bedende bir kahraman yattığını anlatıyor. Aslında mesaj bize yabancı değil, hani Şems’in dediği gibi “Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?”